Haber

İşçi sınıfı en büyük seçim mitinglerini 1 Mayıs’ta yapmalı

Bu ülke tarihinin “en kritik seçimi”ne 14 gün kala, 1 Mayıs bu ülkede kutlanacak. Biliyoruz ki ülkemizde 1 Mayıs sadece işçi sınıfının bayramı değildir. Tarih boyunca kaybettiği sınıf kardeşlerini anıyor ve anıyor. Hatırladıkları sadece bu kadar doğal yollardan, iş kazalarında kaybettiklerinden ibaret değildir. Öldürülenler de var; Menfaat uğruna, siyasi hesap uğruna katledilenler. Üstelik sayıları beş, on, yüz, bin değil. Binlerce, on binlerce…

1 Mayıs 1886’da başlıyor. Günde 8 saat çalışma talebi için. Yarım milyon işçi Chicago’daki gösterilere siyah beyaz katılıyor. Gösterilerde 14 işçi öldü. Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de ise bir Fransız kurmay temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs’ın tüm dünyada “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece 1 Mayıs, personelin birlik ve beraberliğini yansıtan bir bayram olur. 100 yılı aşkın süredir 1 Mayıs’lar kan, gözyaşı, katliamdır. Oysa başarıdır, başarıdır, çabadır, tıpkı zamanında olduğu gibi.

Öte yandan “Bizde” 1 Mayıs 1909’da kutlanır. Yunan, Türk, Yahudi ve Bulgar emekçiler Selanik’te kol kola yürürler. Kurtuluş Savaşı sırasında bile kutlanır. 1 Mayıs, İstanbul’un işgal altında olduğu 1921 yılında Türkiye Sosyalist Partisi’nin daveti ile kutlanır. Ama 1 Mayıs hafızalarda hep “kanlı” kalacak. Çünkü 1977 asla unutulamaz.

500 bin kişinin 1 Mayıs’ı kutlamak için Taksim’de toplanması kontrgerillayı “rahatsız etti”. Kalabalığa ateş açılıyor. Ve resmi rakamlara göre 34 kişi hayatını kaybetti.[1]

Türk tarihine “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçen saldırının ardından hiçbir fail yakalanmadı. Sadece tarih unutmaz, Ruhi Su’nun mısralarıyla;

“Bin dokuz yüz yetmiş yedi / Unutulmaz yılın adı / Bir mayıs tatiliydi / Bir gün sorarlar // Beş yüz bin işçiye vardık / Taksim meydanına girdik / Böyle bir İstanbul gördük / Soruyorlar ve bir gün sorarlar”

***

Ama dedik ki ülkemizde 1 Mayıs sadece bir bayram kutlaması değil, sadece kaybettiklerimizi anma günü de değil. 1 Mayıs iş günüdür. Hesap sorma ve “ileri” ile uğraşma günü. Ve işçi sınıfı, çabanın sadece ekonomik çabayla üç veya beş sent daha fazla kazanmakla sınırlandırılamayacağını biliyor. Çünkü ülkeyi onun adına yöneten burjuvazi ve “politikacılar” kazandığı her şeyi geri almak için her yolu deneyeceklerdir. Bu nedenle, ekonomik çaba siyasi çaba ile birleştirilmelidir. Siyasal gücü ele almadıkça hiçbir şey “garantili” değildir.

Yaşadık, yaşıyoruz. 20 yıllık AKP iktidarı. Verdiklerini (daha doğrusu yıllarca mücadele ettikten sonra kabul etmek zorunda kaldıklarını) geri aldı.

-TÜİK verilerine göre 2016 yılında çalışanlar milli gelirin yüzde 40’ını alırken bu oran 2020’de yüzde 38’e, 2022’de yüzde 25’e geriledi.

Aynı yıllarda şirketlerin satın aldığı hisseler sırasıyla yüzde 41, yüzde 42 ve yüzde 54 oldu.

Türkiye, 2000 yılında dünya GSYİH sıralamasında 17. sıradaydı. 2021 yılı sonunda ise 21. sıraya geriledi.

– AKP iktidarından önce Türkiye’de ortalama işsizlik oranı yüzde 7,5-8’ler arasındaydı. 2023 yılında işsizlik oranı ortalama yüzde 10,7 olarak gerçekleşirken, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,7 puan azalarak yüzde 19,2 oldu.

-Türk-İş’in hazırladığı ‘Açlık ve Açlık Sınırı’ raporuna göre, Mart 2023 açlık sınırı 9 bin 591 TL aşıldı Minimum fiyat 8.506 TL’dir.

-Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’tan sonra en düşük fiyat veren ikinci ülke oldu.

– AKP döneminde asgari ücret yaklaşık 30 kat artarken, memur maaşları, mimar-mühendis maaşları, kamu işçisi fiyatları ve emekli maaşları 13-15 kat arttı. Bu, tüm fiyatları taban fiyata yaklaştırdı.

– Yoksulluğun sonu olarak açıklanan bilgileri dikkate alırsak, bugün çalışan nüfusun neredeyse yüzde 90’ı yoksul.

-AKP iktidara geldiğinden beri 200 bini aşkın işçinin grevi” ertelenen” fiilen yasaklandı.

AKP iktidara geldiğinde yüzde 58 olan sendikalaşma oranı yüzde 14’e geriledi. . Kayıt dışı çalışma da dikkate alındığında bu oran yüzde 10 civarında.

Veya 1 Mayıs. AKP’ye, daha doğrusu Erdoğan’a kredi vermek gerekiyor. Kendisine dirhemler verildi;

– Nisan 2008’de 1 Mayıs “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul edilmesine rağmen resmi tatil ilan edilmedi. İşçi sendikalarının Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamasına izin verilmedi.

– Nisan 2009’da TBMM’ye sunulan önerge ile 1 Mayıs resmi tatil olarak kabul edildi ve “makul bir kalabalık”ın Taksim’e girmesine izin verildi.

– 2010 yılında ilk kez izinli olarak Taksim’de 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. 32 yıl sonra 1 Mayıs İstanbul’da bayram havasında kutlandı.

– 2011 yılında 1 Mayıs Taksim’de sorunsuz bir şekilde kutlandı. DİSK’in “1 Milyon Kişiyi Taksim’e” davet ettiği kutlamanın, Küba’dan sonra dünyanın en büyük ikinci 1 Mayıs kutlaması olduğu söylendi.

– 2013 yılında Taksim’deki inşaat çalışmaları nedeniyle eylemlere izin verilmedi.

Ve 2014 yılında yine YASAKTIR. Taksim’e yürümek isteyen göstericilere polis müdahale etti. Dirhem verilen kepçe ile geri alındı.

***

1 Mayıs, 1 Mayıs gününün tarihten bugüne taşıdıklarıyla her zaman nadide bir an olmuştur. Ama kabul edelim, bu ana olan ilgi azaldı. Gençler ve beyaz yakalılar umursamadı. Emeğin sembolik günü olma özelliğini diğer günlerle ve başka dönüm noktalarıyla paylaştı. Bu sefer seçim gündemi hakim. Ancak seçim gündeminde baskın olan işçilerin sesi olmalıdır. Çünkü en çok o kaybedecek, çünkü en çok o kazanacak!

Şimdi AKP’yi ve doğal olarak Erdoğan’ı devirecek en kritik güne yaklaşıyoruz. Ve biliyoruz ki, ne Akşener’in “kovan şovu” ne de Kılıçdaroğlu’nun “peygamber hoşgörüsü” bunu başaramayacak. Bu noktaya işçilerin direnişi ve emeği ile gelinmiştir. Ve işçiler sayesinde (onların oylarıyla) yeni bir dönem geçilecek.

Siyasetin ve her türlü siyasetçinin sahnede olduğu bu dönemde “başrol” işçiler olmalıdır. 20 yıllık emekleri çalındı, 20 yıllık emekleri üzerine servet inşa edildi. Geçmişin hesabını vermek, gelecek planlarında başrol oyuncusu olmak. Ekonomik ve (elbette) siyasi talepleriyle birlikte. Ve tabii ki kitlesel gücünü göstererek. Haydi 1 Mayıs…

[1]DİSK Genel Sekreter Yardımcısı Fahrettin Engin Erdoğan’ın yaptığı araştırmaya göre en az 41 kişi hayatını kaybetti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort